MISIR-NİL'İN GÖZYAŞLARI
Yeni bir yol arayan Mısır sancılı günler yaşıyor. Mübarek koltuğundan kalkar gibi yapıyor, kalkmıyor. Nil’in armağanı Mısır’da işler yolunda gitmiyor. Ve Nil çöle hayat vermeye devam ediyor. Kargaşadan habersiz…
Biliyor musunuz yıllar önce Nil Türkiye’de küçük bir çocuğun gözyaşı olup akmış…
O çocuk şimdi bir Profesör…
O Emrullah Güney…
Gençlere Nil’i Mısır’ı öğretiyor…
İşte Emrullah Güney Hoca’nın o anısı:
“NİL NEHRİ HERKESE BEREKET DAĞITMIYOR
Dersimiz Coğrafya.
İşlenecek konu Mısır.
Öğretmen Osman Temelsiz İlkokuldan geliyor; ders boş geçmesin diye.
Irmak boyu köylerinden Kenan parmak kaldırdı. Ayağa kalkıp sordu:
“ Hocam ! Nil Nehri yukarı doğru nasıl akıyor? “
Sınıfta bir anda derin bir sessizlik. Kelebek uçsa kanatlarının sesi duyulacak.
Sonra bir kahkaha tufanı.
Dakikalarca sürdü.
Sonra sustu herkes.
Hala kıkır kıkır gülenler vardı.
Temelsiz’in kara yüzü daha da karardı.
“ Ooolum, eşşek gafalı ooolum, haritayı yatır yere, öyle gonuş ! “
Kenan bir şey demedi. Yüzü allak bullak, oturdu.
Tüm öğrencilerin maskarası olmuş, bozulmuştu.
Derslikte dolaşıyor Temelsiz. Çalımlı çalımlı.
Bacağı dışarı taşan oylumlu arkadaşların ayaklarına ayaklarına vuruyor,içeri alsınlar diye.
Gülenler oluyor onun bu davranışına.
Nevşehir’in içindeki ilkokullardan gelenler var; Temelsiz’i tanıyor olmalılar.
Sıraların üzerinde kitaplar, atlaslar, harita metod defterleri.
Büyük çizgisiz deftere iki harita çizmişim:
Biri Afrika, biri Mısır…
Özenle hazırlamışım, emek vermişim haritaya . Renkli kalemler kullanmışım.
Nil mavi; Akdeniz mavi…Çöl sarı…Dağlar kahverengi…
Geldi geldi, yanıbaşımda durdu.
“ Kalk tahtaya ! “ dedi.
Vardım yazı tahtasının önüne dikildim.
Duvarda bir Afrika haritası asılı.
Bakalım, ne isteyecek, ne soracak.
Gözlerini kısıp bir süre seyretti beni.
Dudaklarında “gıcık” bir gülüş…
Yanıma geldi. Elindeki çubuğu bana verdi.
“ Hiç bozma duruşunu,” dedi.” Şöyle haritanın önüne doooru gel bakalım,”
Dediğini yaptım.
Biraz yana geçip, haritanın önünde durdum.
“ Ne dedim ben sana, duruşunu bozma !” diye bağırdı. “Bize bak !”
Haritaya bakmayacaksam, niye asılmış ki duvara ?
Sınıf içinde çalımlı yürüyüşünü sürdürdü.
İstiyor ki, merak edeyim.
“ Şindiiii, Nil nehrini doğduğu yerden Akdeniz’e ulaştığı yere kadar göster bakalım,”
Haritaya döndüm yine.
Bağırdı.
Sesi çatal çatal… Çın çın öttü derslikte. Belki gezenekten, avludan bile duyulmuştur.
“ Ben sana oraya bakma,demedim mi?
Bize bak, elindeki çubukla göster nehrin geçtiği yerleri.”
Şaşırdım.
Ellerim titriyor.
Çubuğu arkaya doğru,haritaya değdirdim,yukarı yukarı kaydırdım.”
Bağırdı yine.
“ Aptal heriiif, aptal heriiif…Bi Nil nehrini gösteremiyorsun. Bi de bilgili geçiniyorsun.”
Beni nerden tanıyorsa.
Kim söylediyse coğrafyayı sevdiğimi.
O anda, “ Benim gözlerim yok mu, niye haritaya doğrudan bakamıyorum,”
diye düşündüm.
“ Bi daa dene bakalım, tutturabilecek misin? “ dedi.
Bu kez bağırmadı.
Daha sakin bir ses tınısıyla.
Şaşkınlık, telaş…
Ben paniğe kapılmışım.
Çubuk yine kayıyor;
Nil’in üzerinden gidemiyor.
Hafifçe haritaya bakacak oldum; kafamı çevirdim.
Ne zaman geldi, nasıl ulaştı anlayamadım.
Önümde dineldi.
İki eliyle vurmağa başladı yüzüme.
Ben özellikle gözlerimi korumağa çalışıyorum.
Göre yolunun tozlarından gözlerim hep kanlı...
O an düşündüm ki, gözlerim bir zarara uğrayabilir.
Sille tokat girişiyor.
Bu arada ayakları da boş durmuyor.
Bir sağ,bir sol…
Tekmeliyor.
Tüm öğrenciler sus pus…
O anda söylemeseler de
“ Emrullah’a bu yapılmaz ki, Temelsiz Hoca da aşırı gitti canım, “ der gibiler.
Bir kız arkadaşla gözgöze geliyoruz.
Ağlamak üzere…
Bir tokat daha…
En şiddetlisi bu…
Burnum kanadı.
Bir an , gözlerim eline takıldı.
Sümüklü, turuncumsu kan eline bulaşmış.
Biraz geri çekilip, cebinden çıkardığı mendiliyle elini sildi, kuruladı.
Arkadaşların önünde ağlamayayım diyorum, ama kendimi tutamıyorum.
Biraz geri çekildi.
Yüzünde bir tiksinti... Yüzü kararmış, deve dudağı gibi sarkmış ağzı.
Eline sümüklü kan bulaştı ya, hoca efendi tiksindi.
“ Git ! Giiitt ! Lavaboda elini yüzünü yıka ! “
Çıktım dışarı.
Yavaştan aldım.
Burnumu,gözlerimi yıkadım.
Ellerim titriyordu.
O , derslikteyken de girmedim içeri.
Zil çalmasını bekledim.
Bu olaydan Göre’ye, bizimkilere hiç söz etmedim.
Anamın, babamın haberi olmadı. İçime gömdüm.
Günümüzde, değil böyle bir zulüm,
bir öğretmen öğrenciye sert söz söylese, azarlasa,
ertesi gün , veliler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyorlar.
…………………
Aradan yıllar geçti.
Şimdi, nerde bir Afrika haritası görsem, Mısır’la ilgili bir belgesel izlesem,
Nil ırmağından söz edilse , muhterem hocam Temelsiz Osman Bey aklıma gelir.
Yüksek psikoloji bilgisine hayran ( ! ) kalırım .
Anılar canlanır belleğimde.
Ve kendi kendime düşünürüm, bu olayı , yılda üç ürün alan Nil koyağındaki ekeneğinde çift süren fellaha anlatsak, hayretler içinde kalır ve Türkiye’de, bir öğretmenin öğrencisine neden böyle zulmettiğine akıl erdiremez.
Mısır’da bir ortaokulda coğrafya dersi veren öğretmen ( adı Bekr bin Nasr olsun ) , bir çocuğun eline çubuk verip de, bizim Seyhan ile Ceyhan’ı, doğdukları yerden Akdeniz’e döküldükleri yere dek, sırtı haritaya dönük olarak, o çubukla göstermesini ister mi acaba? Bizim Seyhan’ımızdan, bizim Ceyhan’ımızdan onlara ne! Nil de bunlar da aynı denize dökülüyorlar; bunun bir önemi var mıdır? Ve çubuk sağa sola sapınca, müderris Bekr bin Nasr efendi, sille tokat, tekme dayak atıyor mu acaba talebesine, derslikteki arkadaşlarının gözü önünde!
Mısırlı öğretmen,
“ Yahu bu Türk muallimlere ne oluyor? Bizim Nil nehrimizden onlara ne? Ne alıp veremedikleri var ki ?
Bu yüzden böyle zulmedilir mi bir talebeye ! ”
diye şaşkınlıktan şaşkınlığa düşer.”
………………………………………………………………………………………………
Bilmem Temelsiz Osman Bey gibi öğretmenler kaldı mı?
Bir yerlerde Temelsiz Osman Beyler hala öğretmenlik yapabiliyorsa Türkiye’de de işler yolunda gitmiyordur.
Musa Özcan
Yorumlar