UZUNGÖL ÇAYKARA GEZİSİ DOĞU KARADENİZ GEZİSİ
Tarih 21 Temmuz 2010... Sabah saatleri...
Hava yine kapalı...
Uzungöl gezimizi gerçekleştirmek üzere Trabzon’dan ayrıldık. İki otomobille...
Sahil boyunca doğuya doğru ilerliyoruz. Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene derken Of’a ulaşıyoruz.
Sahilden ayrılıp Doğu Karadeniz dağlarına tırmanmaya başlıyoruz. Tırmanış 46 km sürecek.
Yol eğimi makul düzeyde...
Düzgün ama 90’ı geçmiyorum.
Yüreklerdeki aşkın, sevginin sesisin...
“Aşkım, sultanım, canım”la başlatansın...
Doğu Karadeniz’in sürmeli, yeşil gözü...
Sevdim seni...
Tamam diyorum...
“Sabah kahvaltısını burada yapalım”...
Mobil çayevinin bahçesine kuruluyoruz. Nevaleleri açıyoruz. Yok yok... Demlik çayımız da geliyor... Cennette kahvaltı...
İnsan daha ne isteyebilir ki... Her güzel şey gibi kahvaltımız çabuk bitiyor.
Uzungöle dönüyoruz. Gelegen tarafında otantik ürünlerin satıldığı dükkanları dolaşıyoruz...
Çok çocuklu, çok eşli Arap ve İranlı turistlerin yoğunluğu dikkatimi çekiyor. Dükkanların önünde bu turistlere yönelik fiyat ve uyarı levhaları var. Motel ve pansiyonların önüne parketmiş çok sayıda pahalı cipin plakaları İran ve Arap ülkelerinden geldiğini destekliyor.
Uzungöl çevresinde bir tur atmaya karar veriyoruz...
Gidegenin (gölün fazla sularını boşaltan akarsu) bulunduğu yerden başlıyoruz. Yani gölün aşağısından...
Simge Uzungöl camii burada... Camiin hoparlöründen Arapça camiye yardım çağrıları yapılıyor.
Çevresindeki özensiz yapılaşma Uzungöl’ün ışıklı manzarasına gölge düşürmüş... Aynı mevkiide göle sıfır ilköğretim okulu betonlaşma örneği...
Gölün sağından yukarıya doğru ilerlerken yeni keşiflerde bulunuyorsunuz. Buradaki oteller Uzungöl’ün güzelliğini bozmuyor. Otellerin arkasındaki dik yamaçtan bir şelalenin çağıldayarak göle döküldüğünü hayranlıkla izliyorsunuz.
Hava yine kapalı...
Uzungöl gezimizi gerçekleştirmek üzere Trabzon’dan ayrıldık. İki otomobille...
Önde biz ebeveynler... Arkada Mustafa yönetimindeki araçta Bihter ve Serdar...
Öndeki aracın direksiyonu bende ama kontrol bende değil. Sıkça “hızlı gidiyorsun Musa” uyarısı geliyor. Bu uyarıların ardından hız göstergesini kontrol ediyorum. 95-100... “Farketmedim Hocam” diyorum. 90’a iniyorum.
“İyi ki yolumuz 70 km” diye düşünüp rahatlıyorum.
Sahil boyunca doğuya doğru ilerliyoruz. Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene derken Of’a ulaşıyoruz.
Sahilden ayrılıp Doğu Karadeniz dağlarına tırmanmaya başlıyoruz. Tırmanış 46 km sürecek.
Yol eğimi makul düzeyde...
Düzgün ama 90’ı geçmiyorum.
Dernekpazarı’nı geçip Çaykara’ya, 20 km sonra da Uzungöl’e ulaşıyoruz.
Ahh Uzungöl...
Güzel Uzungöl...
Kartpostallardaki kadar güzelsin... Yüreklerdeki aşkın, sevginin sesisin...
“Aşkım, sultanım, canım”la başlatansın...
Doğu Karadeniz’in sürmeli, yeşil gözü...
Sevdim seni...
Uzungöl şair yapıyor insanı...
Solundaki araç yolundan gölü besleyen gelegene (gölü besleyen akarsu) doğru ilerliyoruz. Kısacık bir gözlemle Uzungöl’ün hayat bulmasını sağlayan heyelanın simge camiin bulunduğu taraftaki dik yamacın kopup aşağılara sürüklenerek akarsuyun önünü tıkaması sonucu oluştuğunu anlıyorsunuz. “200 metre genişliği 300-400 metre uzunluğu olsa 6000-8000 metrekaredir” tahminini geçiriyorum zihnimden...
Yine de yol çabuk bitiyor...
Kaynağa doğru ilerliyoruz... Gölün bitiği noktadan 400 metre sonra Uzungöl kadar güzel manzaralarla karşılaşıyorsunuz. DSİ’nin inşaa ettiği iki regülatörlerin (bunlar Uzungölün ömrünü uzatmak üzere yapılmış) gerisinde birken sular iki minik gölcük oluşturmuş. Turkuaz renginde... Dik yamaçları örten çam dalları bu minik gölcüklerin yüzeyine değiyor.
Burayı görmelisiniz...Tamam diyorum...
“Sabah kahvaltısını burada yapalım”...
Mobil çayevinin bahçesine kuruluyoruz. Nevaleleri açıyoruz. Yok yok... Demlik çayımız da geliyor... Cennette kahvaltı...
İnsan daha ne isteyebilir ki... Her güzel şey gibi kahvaltımız çabuk bitiyor.
Uzungöle dönüyoruz. Gelegen tarafında otantik ürünlerin satıldığı dükkanları dolaşıyoruz...
Çok çocuklu, çok eşli Arap ve İranlı turistlerin yoğunluğu dikkatimi çekiyor. Dükkanların önünde bu turistlere yönelik fiyat ve uyarı levhaları var. Motel ve pansiyonların önüne parketmiş çok sayıda pahalı cipin plakaları İran ve Arap ülkelerinden geldiğini destekliyor.
Uzungöl çevresinde bir tur atmaya karar veriyoruz...
Gidegenin (gölün fazla sularını boşaltan akarsu) bulunduğu yerden başlıyoruz. Yani gölün aşağısından...
Simge Uzungöl camii burada... Camiin hoparlöründen Arapça camiye yardım çağrıları yapılıyor.
Çevresindeki özensiz yapılaşma Uzungöl’ün ışıklı manzarasına gölge düşürmüş... Aynı mevkiide göle sıfır ilköğretim okulu betonlaşma örneği...
Gölün sağından yukarıya doğru ilerlerken yeni keşiflerde bulunuyorsunuz. Buradaki oteller Uzungöl’ün güzelliğini bozmuyor. Otellerin arkasındaki dik yamaçtan bir şelalenin çağıldayarak göle döküldüğünü hayranlıkla izliyorsunuz.
Gölde yüzen yaban ördeklerinin oradan oraya uçması doğallığı bütünlüyor.
Hava burada da kapalı... Çok sayıda fotoğraf çekiyorum. Güneş ışının olmayışı tüm renklerin objektiffe yansımasını engellese de en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Göl turunu tamamlamak üzereyken yağmur başlıyor.
Arabalara doluşuyoruz...
Artık dönüş yolundayız...
Yarın Maçka’da, Sümela Manastırı’nda olacağız.
Fotoğraflar da olacak...
Hoşçakalın...
Musa Özcan
Uzungöl-Çaykara, 21.07.2010
Sümela Manastırı ve yayla şenlikleri not ve fotoğraflarının yer aldığı linkler:
Yorumlar
Musa özcan
“Bloglardan Seçmeler”de yayınlanan çalışmanız en popüler yayınlar listesine girdi. Sizleri tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim.
Hayırlı günler dileğiyle.
Sabahattin Gencal